26 Ekim 2010 Salı

DİRENİSİN 108. GÜNÜ

Direnişin 108. Günü…

Bir değişiklik yok. Yapılabilecek her şeyi yaptık işe geri dönebilmem için. Yönetenlerin gözleri kör, kulakları sağır. Umursamıyorlar çadırda yaşamamı, umursamıyorlar çocuklarımdan, ailemden ayrı kalmamı. İşten atarak; açlığa ve yoksulluğa ittiği insanlardan yalnızca biriyim ben. “Oturur oturur gider” diyorlar. “Mahkeme, bir yıldan fazla sürer. O zamana kadar ondan sorumlu olan şirket ya gider hastaneden ya da adını değiştirir” diyorlar. Yoğ, çok kalmaya niyetim yok buralarda. Sizin istediğiniz gibi bedenimi açlığa yatırıyorum. Cuma günü açlık grevine başlıyorum. Başka yol bırakmadınız bana. Ben sadakayla karnımı doyuramam, ben çocuklarıma çalarak çırparak ekmek getiremem. Ben onurumla çalışır, onurumla yaşarım. Bunu siz hastane idarecileri çok iyi bilirsiniz. Beni iyi tanırsınız.

108. gün partilerin ziyaret günüydü. Öğleden önce ÖDP Ataşehir İlçe Örgütü geldi. Çoğu kadındı gelenlerin. “Biz yapabilir miydik bu direnişi, büyük cesaret”, dediler.

CHP Pendik İlçe Teşkilatı geldi. Saat 17:00’de. Ne yazık... Daha Beykoz İlçe Teşkilatı gelmeden onlar geldi. Kadınları yine cesaretimi övdüler. Bu, cesaret değil, yapılması gereken. Ben bu halk için görevimi yapıyorum, diğerleri de üstüne düşeni yapmalı.

Öğlen, şair Rahime Henden geldi ziyarete. İki şiirini okudu bize, iki de şiir kitabı hediye etti. Yüreğimin Yongası ve İsyan Günlüğü.

Trabzon Karadeniz Teknik Üniversitesi’nden Onur Bayramoğlu’nun bir mesajı vardı.
“Ben Trabzon Karadeniz Teknik Üniversitesi’nden Onur Bayramoğlu. Haklı direnişinizi gönülden destekliyorum. Umutsuzlara umutsunuz. Tebrikler...”

İzmir'den Alev'den gelen mesaj:
“Faşizan baskıları kınıyor, haklı mücadelenizde size sabır diliyorum.”

Edirne'den Samet Koyuncu:
“100 günü aşkın süredir vermiş olduğunuz üstün direnişten dolayı sizi kutluyoruz ve bu mücadelenizde her zaman yanınızdayız.”

İsviçre'den Önder Aklaya:
“Dünyanın dört bir yanında olmasa da bir çok yerde ilk çalışma günü, Pazartesi. Bugün izinliyim. Dışarıda soğuk bir hava... Sıcak bir çay alıyorum. Biraz internette haberlere bakıyorum. Sıcak çay bile ısıtmıyor içimi. Sonra sizi görüyorum haberlerde. Türkan Albayrak, direniş çadırını soğuk kış aylarına hazırlıyor. Garip bir sessizlik bende...
Artık üşümüyorum. Aksine çok daha sıcak. Çıkıyorum balkona ve size yazmaya başlıyorum. Sizce bu ne olabilir ki... Türkan Hanım, neyin çekim gücü bu kadar kuvvetli hissedilir. Çok fazla geçmeden bu sorunun cevabı dilime takılıyor. EMEĞİN olsa gerek, diye düşünüyorum. Çekim gücünüz o kadar kuvvetli ve sıcak. Çok uzaklardan hissediyor ve azminizi kutluyorum. Sanki bir an dahi olsa yanı başınızda bitiverdim. Öyle hissettirdiniz bana. Şimdi resimlerinize bakarken, sizin için ne yapsam diye düşünüyorum. Aklıma geldi. Şimdi size ulaşabileceğim bir adres gerekli ve onu aramaya gidiyorum. Size çikolata göndereceğim. Belki siz de yerken bir nebze de olsa gülümsersiniz.
Saygı ve Selamlar...”

Ankara'dan makine mühendisi Baran Çekin:
“Türkan Abla, selamlar. 106 gün hepimizin evi orası artık. Annem senin için; “kardeşim napıyormuş açsana interneti” diyor artık ablam. Sesim sesine güç versin.”

--
Paşabahçe Devlet Hastanesi Temizlik İşçisi
Türkan Albayrak

0530 777 68 79
pasabahcedirenisi.blogspot.com

Hiç yorum yok: