13 Eylül 2010 Pazartesi

DİRENİŞİN 65. GÜNÜ

DİRENİŞİN 65.GÜNÜ (12 Eylül ile anılan bir gün)

Herkes gibi ben de anımı anlatayım o güne ait, sabaha karşı uyandırıldık, jandarma gelmişti. Babama, belediyeyi açtırıp anons yaptırmak için. Babam, o zamanlar belde olan, şimdi ilçe olan Gölyaka Belediyesi’nde başkâtipti, seçilmişlerin dışında belediyede en büyük amir. Babamın telaşla giyindiğini ve bizlere “çok kötü olacak, bu ülke 30 yıl daha geri gidecek” deyişini ve gözlerindeki yaşları hatırlıyorum.
Babam, 12 Eylül’ün iki yıl belediye başkanlığını da yaptı; o dönem sağcı olduğu halde her gün lanet okuyarak.
Sokağa çıkma yasağı var o gün, nenemin evi bizden uzakta, çıkmış gelmiş bizim bahçeye, nerdesiniz, diyor. Biz de, “sokağa çıkma yasağı var nene, gelemedik” diyoruz. “Ne sokağa çıkma yasağı” diyor. “Ben, evimden evime, tarlama gidemiyecem mi, bunlar ben bildim bileli böyledirler, hep böyle yaparlar” deyip küfürler savurmuştu. Benim hatırladığım 12 Eylül bu.

Nereden bilirdim, o günlerde yaşanan bir darbenin bugün benim işsiz olmama yol açacağını, ben o zamanlar okulunu bitirecek, üniversiteye gidebilirse gider yoksa hayırlı bir kısmet bulup evlenecek bir kız. Sonra yaşam beni taşeronda temizlik işçisi olmaya getirdi. Ta o zamanlar özelleştirmenin temeli atılmak için yapılmış darbe, benim için babamın gözyaşı ve nenemin küfürüydü. Şimdi işsiz olmamın, yoksul olmamın sebebi.

Yağmur var bugün, yine taşındık kamelyanın altına. Yağmur serpiyor her yanından, oturmaya çalışıyoruz. Gazeteleri koruyarak okuyoruz. Kedilerimiz ve köpeklerimiz de yanımızda, bizden daha korunaklı bir yer bulmuşlar. Sonbaharı yaşamaya başladık direniş çadırında.

Oğlum geldi bugün, kadife pantolonumu istemiştim onu getirmiş. Yine başımın etini yedi, “okul açılacak, kıyafetlerimi kim ütüleyecek, ben sensiz nasıl ders çalışıcam.” “Git başhekime sor, bana ne soruyorsun.” “Evde şeker yok anne, pantolonlarım kısaldı, gömleklerim küçüldü, arkadaşlarım annelerine bana çorba yaptırıyor” çok dertli oğlum çok…
Oğluma dün akşam Yasemin Göksu’yla gelen Gülsüm Cengiz’in onun için getirip imzaladığı kitabını verdim. Mutlu oldu, direniş çadırından ona hediye bir kitap: İpini Kopartan Uçurtma. Gülsüm Cengiz, iki kitabını da bana getirmiş: Akdeniz’in Rengi Mavi şiir kitabı ve Boğazdaki Mutlu Çocuk Kuzguncuk, dün aceleyle yetiştirirken günlüğümü bunlara yer verememiştim.
Yasemin Göksu’nun eşi Mehmet Demir de gelmişti. Eşinin turneye çıkacağını ama kendisinin bizzat ilgilenip direniş çadırıyla arkadaşlarıyla tekrar ziyarete geleceğini, söyledi. Yasemin Göksu’yla gelen bir diğer arkadaşı, koluna çay döküp yaktığımız ama hemen bizzat benim tedavi ettiğim, Gülsüm Ekinci (reklamcı) ve Yeşiller Partisi’nden Fatoş Hanım da gelmişti Yasemin Göksu’yla.

Direnişin 65. günü de bitiyor. Günü, Kamu Emekçileri Cephesi üyelerinin ziyaretiyle bitiriyoruz. Yağmur-çamur demeden gelmiştiler. Bir de mektup; Samsun Bafra T Tipi Hapishanesi’nden Raşit Dörtyol’dan, karanfilini almış gelmiş bana…


Paşabahçe Devlet Hastanesi Temizlik İşçisi
Türkan Albayrak



0530 777 68 79
pasabahcedirenisi.blogspot.com

Hiç yorum yok: