19 Eylül 2010 Pazar

DİRENİŞİN 71. GÜNÜ…

Gece nöbette Kamu Emekçileri Cephesi vardı. Dokuzda gittiler. Ben de 71 gün sonra arabayla yolculuk yaparak TAYAD’lıları uğurlamaya gittim. Onları görmek, o yürekliliği, kararlılığı görmek beni heyecanlandırdı. Ama hangi anne-baba, evlatları akıl almaz eziyetleri çekerken evinde oturabilir. Onları görünce o yürekliliğin sebebini anladım. Duymak, okumak yeterli değil, görmek gerekiyor. İyi yolculuklar size TAYAD’lılar. Bu yolu çok iyi yürüyeceğinizi biliyorum, isteklerinizi de alacağınızı. O yürek sizdeyken hiçbir güç önünüzde duramaz.

TAYAD’lıları yolculamaya gelen Bursa Haklar Derneği, Armutlu Güz Festivali’ne giderken direniş çadırına da uğradı. Bize minik bir müzik ziyafeti çekti. Ayrıca Grup Yorum’un bağlamacısı Caner de direniş çadırına uğradı. Vakti az olmasa bağlamayı eline tutuşturacaktık.

Akşam saatlerinde Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platformu’nun üyesi Beyhan ve Nurcan öğretmen geldi. Onlar da taşeronda çalışan işçilerden farksız sorunlarla hızla köleleşiyor çalışanlar. Buna karşı koymak, birlikte hareket etmek zorunda çalışanlar. Yoksa çocuklarımıza bırakacak bir şey kalmayacak. Yönetenler insanlar arasındaki dayanışmayı yok etmeye çalışsalar da bunda başarılı olamayacaklar. Yaratmaya çalıştığı, yer yer başarılı oldu. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyen insanlar, yılanın onları da sokmaya başladığının farkına varacak. Çok geç kalmamalıyız. Biz de yılanın başını çocukken ezmeliyiz.(Büyük olduğunu sanmasın)

Akşam oldu, yazdan bir gündü. Akşam saatleri de yaz akşamı gibi. Direnişin 71. günü de bitmek üzere, bir güne neler sığdırılıyor direnişte. Çalışırken biliyordum, köle gibi çalışmak için yaşadığımı. Ama direnişte daha çok farkına vardım. Kurulu bir saat gibiymişim, her anını paylaşmışlar, bana kalan uyumak ve yemek yemekmiş. Tıpkı köleler gibi, tek farkı bunu kendi evinde yapmakmış.

Hiç yorum yok: