9 Eylül 2010 Perşembe

DİRENİŞTE 2 AY

DİRENİŞİN 60.GÜNÜ

Zaman kavramı yok artık benim için, günler 6 gün gibi geçti sanki. İki ay inanamıyorum… Bugün yağmura karşı düzenlenmiş çadırımda uyandım. Akşam nöbet tutan 1 Mayıs’ın gençleriyle, Hatay’dan gelen peynir ve zeytinin de olduğu nefis bir kahvaltı yaptık. Hatay’dan peyniri-zeytini gönderene teşekkürler…
Bugün UPS işçileri buradaydı. Sloganlarını caddeden haykırarak geldiler. “Sendikal hakkımız engellenemez!” diyorlardı. UPS işçileri dört ayı geçkindir direniyorlar, işveren onları da görmezden gelirken tüm dünyada UPS işçileri onların haklı davası için eylem yapıyor, dünya duyuyor, duyması gerekenler duymuyor(!)… Onları kıskandım, üyesi oldukları sendika yanlarında, TÜMTİS İstanbul Şube Sekreteri Ali Rıza Atik’le beraber geldiler.
Saat 12 olmadan DİSK Başkanlar Kurulu gelecek diye, basın gelmeye başladı. DİSK üç yöneticisiyle geldi, DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün, DİSK Genel Başkan Yardımcısı Ali Cancı, DİSK Genel Başkan Yardımcısı İsmail Yurtsever.
 CNN Türk de canlı yayındaydı. Tayfun Görgün bir açıklama yaptı CNN’de. Benim de ikinci kez canlı yayında direnişi anlatmamdı. UPS işçileriyle birlikte canlı yayındaydık. DİSK’in genel sekreteri Tayfun Görgün, gelmekte geç kaldıklarını, bundan sonra yanımda olacaklarını, her türlü ihtiyacımda arayabileceğimi, bu ayın 13’ünden itibaren taşeronlaşmaya karşı olarak bir kampanya başlatacaklarını söyledi. Bu direnişi sahiplendiği için DİSK’e teşekkürler….
Dört duvar arasından ikinci mektubu geldi Emrah Yayla’nın. Mektubumu almış, cevap yazmış bana. O kadar övüyor ki direnişi, utanıyorum, onların yaptıklarının yanında benim yaptığım bir nokta bile olmaz. Mektupların beni çok mutlu ediyor Emrah, uzaktan bir yakınım gelmiş gibi. Hiç tanışmasak da en yakınım gibi…
Akşam oldu 60.Gün bitiyor. Hastanede çalışan işçi kızlardan birisi bu akşam “Ben Ak partiliyim Türkan Abla, solcu olan kimseyi sevmezdim, bize, solcular din düşmanı diye anlatılır ama ben seni seviyorum, sen olduğun için solcuları da seviyorum.” dedi. Bunu duymak yeter direnmek için, DİRENİŞE DEVAM !






DİRENİŞİN 59.GÜNÜ

 Sabah çok erken kalktım. Yağmur ıslatmış yattığım yeri, çadır yanlardan su çekmiş. Baktım nöbetçiler çay demlemiş, kamelyanın altında çay içip ısındım. Gün ışıyınca topladık battaniyeleri yorganı, yıkamaya verdik. Güzelce de kurutmuşlar. Mis gibi kokuyor, yattığım yorgan battaniye.
Eşimin eli ağrıyormuş, ortopediye götürdüm onu. Bir şeyi yokmuş, ağrı kesiciyle hallettik hastalığını.
Çadırı yağmura karşı korumaya yarayacak işlemler yaptık.  Altına, çadırın genişliğinde tahtadan yükselti yaptılar, üstüne naylon örtecekler. Deneme yanılmayla öğreniyoruz. Kışın nasıl yaşanır direniş çadırında, bunun çalışmalarını yapıyoruz.
Bugün bir mektup daha aldım cezaevinden, bu kez memleketim olan Trabzon'dan. Grup Yorum'un üyelerinden Muharrem Cengiz'den. Şöyle diyor Muharrem: " Gözleri kör olanlar kulakları sağır olanlar bile bu haklı mücadelemizi kabullenmek zorunda kaldılar. " Bu günün en güzel olayıydı bu mektup, haftaya güzel başlamış oldum.
Akşam oldu. Bugün de çadırımızda yeniden düzenlendi. Direnişe devam "su" almayan çadırda...

Hiç yorum yok: