6 Kasım 2010 Cumartesi

BİRLİKTE DİRENDİK, BİRLİKTE KAZANDIK ÇADIRIMI DA BİRLİKTE KALDIRMAYA DAVET EDİYORUM


BİRLİKTE DİRENDİK, BİRLİKTE KAZANDIK
ÇADIRIMI DA BİRLİKTE KALDIRMAYA DAVET EDİYORUM

118 gündür devam eden direnişim ve 7 gündür sürdürdüğüm açlık grevime, işime geri döndüğüm için son verdim.
118 gündür gece-gündüz çadırdaydım. Çadırım, direnişimin simgesiydi. İşimi kazandığım için çadırımı kaldırıyorum.
Birlikte direndik, birlikte kazandık ve bunun için beni direnişim boyunca yalnız bırakmayan, desteklerini esirgemeyen herkesi çadırımı birlikte kaldırmaya davet ediyorum.

Tarih: 6 Kasım 2010-Cumartesi
Saat: 11:00
Yer: Paşabahçe Devlet Hastanesi Direniş Çadırı

Paşabahçe Devlet Hastanesi Temizlik İşçisi
Türkan Albayrak

0530 777 68 79
pasabahcedirenisi.blogspot.com


EKMEĞİM, ONURUM, İŞİM İÇİN DİRENDİM, BİRLİKTE KAZANDIK!


EKMEĞİM, ONURUM, İŞİM İÇİN DİRENDİM,
BİRLİKTE KAZANDIK!

118 gündür devam eden direnişim ve 7 gündür sürdürdüğüm açlık grevime, işime geri döndüğüm için son veriyorum.
Direnişe başlamam, Paşabahçe Devlet Hastanesi’nde taşeron firma tarafından işten atılmamla başladı. Ben, haksız yere, sendikalı olmak istediğim için, emeğimin karşılığını almak istediğim için işten atılmıştım.
Bu benim, sendikalı olmak için ilk işten atılmam değildir. Daha önce çalıştığım Türk Telekom’dan da bu sebeple işten atılmıştım. Davam sonucunda işe geri alındım ama Sarıyer’de oturmama rağmen Paşabahçe Devlet Hastanesi’ne sürgün edildim. Amaçları beni yıldırmak ve pes ettirmekti. Ama ben 5 yıl boyunca Sarıyer’den Paşabahçe’ye gidip-geldim.
118 gün boyunca, direnişi gece-gündüz hastane bahçesinde kurduğum çadırda sürdürdüm. “İşim ve onurum için direniyorum, işe geri dönebilmek için her şeyi yaptım” dedim. “Tek çarem bedenimi açlığa yatırmak” diyerek, 29 Ekim’de açlık grevine başladım. Direnişe destek, bu açlık greviyle ikiye katlandı. 118 gündür sesimi duymayan yetkililer, açlık grevimin 7. gününde beni duymak zorunda kaldılar.
Sağlık Bakanlığı yetkilileri bu duruma kayıtsız kalamadılar. Biliyorum ki, üzüldükleri için değil, olacaklardan korktukları için çadırıma gelip iş teklif ettiler. Evime yakın Sarıyer Toplum Sağlığı Merkezi’nde işin hazır dediler. Ben de kabul ettim.
Ben, Paşabahçe Devlet Hastanesi’ne sürgün gelmiştim. Bu koşullarda orada işe başlamak, bu direnişin kazanımıdır. Direndim, kazandım. İşim, onurum, ekmeğim için direndim, birlikte kazandık. Bu direnişin bana öğrettiği çok şey oldu… Haksızlığa karşı boyun eğmemek ve direnmek gerektiği ve dayanışmanın ne kadar büyük bir güç olduğudur.  Halkın her kesiminden; gencinden yaşlısına, işçisinden işsizine, kadınından erkeğine, sanatçısından ev hanımına, öğrencisinden memuruna, emeklisine, yazarından çizerine kadar herkesin verdiği büyük destek, dayanışma ve gösterdikleri duyarlılıkla, bu direniş zaferle sonuçlandı. Ortak soruna karşı birlikte mücadele verildiğinde, kazanamayacağımız hiçbir şeyin olmadığını gördüm. Tek başına olmak önemli değil, önemli olanın birlikte, örgütlü bir şekilde mücadele etmek olduğunu öğrendim direnişle. Bana karşı polis, zabıta, hakim yani devlet, topyekun saldırıya geçmişti. Ama bu saldırıyı yine biz topyekun püskürttük. Saldıran kim olursa olsun, kazananlar direnenler, kaybedenlerse onlar olacaktır. Bugün bunu bir kez daha görüyoruz.
Ben bu direnişimle; halkıma, işçi kardeşlerime, direnerek kazanılacağını gösterdim. Direnenlerin yalnız kalmayacaklarını gösterdim.
İşe geri dönmekle, mücadeleden vazgeçmiyorum. Taşeronlaştırmaya, güvencesiz çalıştırmaya, sendikasızlaştırmaya ve örgütsüzlüğe karşı mücadelem devam edecek.
Direniş çadırına desteklerini hiç esirgemeyen sanatçılara, yazarlar, aydınlara, gazetecilere, demokratik kitle örgütlerine, sendikacılara, devrimcilere,  telefonumu arayanlara, mesaj yollayanlara, işe geri dönmem için tek tek imza verenlere, hücrede, tecritte yalnız olup ama beni mektupları ile yalnız bırakmayan özgür tutsaklara, uzaklardan yüreğiyle destekleyenlere,  maçlarda pankart açanlara, bana maddi-manevi destek sunan herkese ve Paşabahçe-Beykoz halkına teşekkür ediyorum…
İşte böylesi bir güç, direnişi zaferle taçlandırdı.
4 Kasım 2010
TÜRKAN ALBAYRAK
TEMİZLİK İŞÇİSİ

Paşabahçe Devlet Hastanesi Temizlik İşçisi
Türkan Albayrak

0530 777 68 79
pasabahcedirenisi.blogspot.com

3 Kasım 2010 Çarşamba

DİRENİŞİN 115. AÇLIK GREVİ'NİN 4. GÜNÜ..

DİRENİŞİN 115. AÇLIK GREVİ'NİN 4. GÜNÜ..

Direnişin 115. açlık grevinin 4. günü. Değişen birşey yok, Kasım'ın ilk gününün güneşli olması dışında. Sabah kalkınca gayet dincim. Direnmenin verdiği bir dinçlik olmalı. Sabah erkenden TAYADl'ılar açlık grevine destek için geldiler, 5 kişiler. TAYAD'lı kadınlar hapishaneden telefon bekliyorlar nasıl heyecanlılar bu anlatılmaz görmek yaşamak gerekir. Öğleden önce Mehmet Akdemir'le görüştüler, öğleden sonra Adana Karataş hapishanesinden Gülay Efendioğlu, Besime Duru'yla kanuştular. Ben de konuştum onlarla. Sesleri nasıl sevinçli ve sıcak demezsin yıllardır tutsaklar. Gülay ve Besime Güler Zere'nin birlikte yattığı arkadaşları onların yanından hastaneye gitmiş Güler.

Gazi mahallesinden 4 kişi geldi açlık grevine destek için. Direniş çadırı öyle kalabalık ki deymeyin keyfime.

Mektuplar geldi özgür tutsaklardan. 1 nolu F tipinden Gökhan Sarıtoprak'tan "Umutla-dirençle kal " diyor ve Nazım Hikmet'in çok uzaklardan şiirini göndermiş direniş çadırına. Diğeri Hakan Özek'ten 2 nolu F tipi Tekirdağ'dan. Hakan "Güneş balçıkla sıvanmaz" demiş, "açlığı katık ettiğini televizyondan öğrendik "diyor. Diğer mektup akşam geldi. Kandıra özgür tutsaklardan Ali Ekber Kalender, Özgür Boyraz, Yılmaz, Celal Orhan , Sezgin Dereli, Zeynel Şişe mektuplarıyla birlikte bayram kartı ve kitap ayracı göndermişler. Ayracın üstünde Ümit İlter'den bir söz "Meydanlarda büyüyorsa umut, hayatin taaruz vakti gelmiştir." Mektubun üstündeki resmi, kartı ve sizlere göstermeyi çok isterdim o yaratıcılık başka biryerde yoktur.

Tekel işçileri ziyarete geldi. Ellerinde çiçekleri ve yüzlerindeki mutlulukla. Onları görünce Ankara'da yazdıkları tarihi tekrar hatırlayıp onlarla paylaşıyorum duygularımı düşünceletimi. Tekel işçisi birşey kazanmadı değil. bundan sonra direnişteki işçilere hakını almadan geri dönmemelerini öğretti. Sarı sendikacılara güvenmemeyi öğretti. Tek Gıda -İş Sendikası'nın önünde direnirken işçinin giremediği sendikaya, sendikacılarında rahat rahat girmemesini sağlıyorlar. Sarı sendikacılara bu ülkede size yer yok diyorlar.

Gündüz tansiyonumu ölçütüremedim hastanede talimat verilmiş olmalı. Eczaneye gitmek zorunda kaldım. 13/9 'du.

Acile girince kaçanlar var benden, saygıyla bakan, acıyarak bakan, başından beri selamını kesmeyenler var. En komiği çalışırkan can ciğer olanlar, şimdi vabalıymışım gibi kaçanları görünce gülmemek için zor tutuyorum kendimi benden mi kaçıyorlar kendilerinden mi?

Akşamı destek açlık grevine gelenlerle süreci konuştuk. Bu süreçte herkese düşen görevleri konuştuk ve günü bitirdik.



Paşabahçe Devlet Hastanesi Temizlik İşçisi

Türkan Albayrak

0530 777 68 79

pasabahcedirenisi.blogspot.com

1 Kasım 2010 Pazartesi

DİRENİŞİN 114. GÜNÜ- AÇLIK GREVİNİN 3. GÜNÜ


            DİRENİŞİN 114. GÜNÜ- AÇLIK GREVİNİN 3. GÜNÜ 
      Düşündüğüm kadar zor olmadı. Bu üç gün gayet iyi gidiyor. Yemek saatlerinde mideme kramplar giriyor sonra geçiyor. Biraz tansiyonum yükseldi sonra normale döndü. Genel halim iyi , moralim hiç olmadığı kadar yüksek.
      Sabahın dördünde Zonguldak'tan gelen misafirlerimiz vardı. Tüyap kitap fuarına gelmişler. Önce bana uğramışlar. Üç saat uyanmamı beklemişler. Bana Zonguldak'ın simgesi madenci heykeli getirmişler. Hemen onlardan sonra kitaplarını fuarda imzalatmak için İzmir'den gelen Ahmet Büke ve arkadaşı jeoloji mühendisi olan Hediye Yücel İnceoğlu uğradı. Emekli-Sen Beyoğlu şubesi , Yar Yayınlarının sahibi ve çevirmeni.Ankara'dan Toplumcu Gerçekçi Belgesel Fotoğraf Atölyesi üyeleri fotoğrafçı, şair Mehmet Özer, fotoğrafçı Türkan Namlulu ziyaret etti. Beykoz halkı, İstanbul'un her yanından halkın ziyaretleri sürdü. Telefonlar , mesajlar gün boyu devam etti.
      Akşam oldu yine değişen bir şey yok. Biraz tansiyonum yükselmiş  ama açlık grevi iyi gidiyor.

SAĞLIK İŞ GENEL BAŞKANI MUSTAFA BAŞOĞLU’NA MEKTUP


SAĞLIK İŞ GENEL BAŞKANI MUSTAFA BAŞOĞLU’NA MEKTUP
Beni ziyaret etmek istediğiniz haberini göndermişsiniz.
Gelebilirsiniz.
Ama sizi çiçekle karşılamayacağımı da bilmelisiniz. Çünkü beni yalnız bıraktınız. Korktunuz ve beni sattınız. Kendi çıkarlarınız için sendikalaşmak isteyen bir işçiye sahip çıkmadınız.
Evet, buna rağmen gelebilirsiniz.
Ama ÖZELEŞTİRİ YAPACAKSANIZ gelin.
O zaman çadırım size açıktır.
Ben aylardır bu çadırdayım. Aylardır işsizim. Emeğim benim onurumdur. Emeğimden başka da bir şeyim yoktur zaten. Siz benden onun çalınmasına sessiz kaldınız. Ortak oldunuz.
Bu yüzden; dostum olmadığınız kesindir. Ve işte bu yüzden özeleştiri verecekseniz gelin diyorum. Başka türlü iki kelime edebilmemiz mümkün değildir.
Emeğine, onuruna sahip çıkan bir işçi olarak alnım ak, başım diktir. Ve bu yüzdendir ki, herkesle her zeminde konuşabilir, tartışabilirim.
Eşimin, çocuklarımın önünde benimle tartışabilecekseniz gelin; özeleştirinizi onların da duymasını isterim.
Basının önünde benimle tartışabilecekseniz gelin.
Ben, sizinle tartışabileceğime eminim, kendime güveniyorum. Çünkü ben haklıyım bu davada. Siz haksızsınız. Siz bu nedenle özeleştiri yapmalısınız. Ailemin, arkadaşlarımın ve basının önünde yapmalısınız bu özeleştiriyi. Çünkü bu sadece sizle benim aramızda bir sorun olmaktan çıktı çoktan.
Eğer özeleştiri yapacak cesareti gösterecekseniz, bu özeleştiriyi gerçekten herkes duymalı, bilmeli. Ders olmalı tüm sendikacılara.
Sonuç olarak, bu koşulla direniş çadırıma bekliyorum sizi.
TÜRKAN ALBAYRAK
PAŞABAHÇE DEVLET HASTAHANESİ TEMİZLİK İŞÇİSİ

DOST BEYKOZ GAZETESİ'NE PROVOKATİF HABER YAPMAKTAN VAZGEÇİN


DOST BEYKOZ GAZETESİ'NE
PROVOKATİF HABER YAPMAKTAN VAZGEÇİN

Daha önce gazetenizde direnişimle ilgili olarak  “Türkan Albayrak istismar aracı oldu” başlıklı bir haber yayınlamıştınız. Bu haberle ilgili direnişimin başından beri yanımda olan Devrimci İşçi Hareketi bir açıklama yayınlayarak  “Dost Beykoz Gazetesi Kimin Dostu” başlıklı bir açıklama yayınlamıştı. Açıklamada “Türkan Albayrak'ın haksız yere işten atıldığı için desteklerini sunan, direnişi sahiplenen, demokratik kitle örgütleri, sendika ve aydın ve sanatçıların bu tavrı yapılması gereken bir sorumluluktur. Yani normal olan budur. Bunun istismar aracı yapıldığını ileri sürmek ise provakatif bir tutumdur.” denilerek “TEKEL işçilerinin, İSKİ işçilerinin, İtfaiye işçilerinin, Remaks işçilerinin, direnen tüm işçilerin olduğu gibi Türkan Albayrak'ın kavgaları haklıdır, meşrudur. Bu direnişler iş ve ekmek kavgası olduğu kadar emperyalist politikalara karşı olması yanıyla da ideolojiktir, siyasidir.” denilmiştir. Bu açıklamanın üzerine gazetenizde “Devrimci işçi Hareketi kabul etti bu kavgalar ideolojiktir siyasidir" diyerek daha önce yaptığınız gibi direnişime yönelik provakatif haberler yapmaya devam ettiniz.

Başhekim, Taşeron Şirket, Polis, Zabıta, Hakim ve AKP hepsi bana karşı birleşmiş durumda. Peki  kim bunlar? Kimi temsil ediyorlar?  Hepsi de ezenleri temsil ediyorlar. Onları ne bir araya getiriyor. Sınıfsal çıkarları bir araya getiriyor. Sınıflarının çıkarları doğrultusunda hareket ediyorlar. Biri işten atıyor. Diğeri sömürüsü için işçisine yapmadığını bıkarmıyor. Diğeri yasalarıyla tüm patronlara hizmet ediyor. Polisi zabıtası ise direnenlerin karşısına dikiliyor. İktidarlar ise patronlar için varlar.

Direnişimle işçileri emekçileri temsil ediyorum. Yani ezilenleri. Bizi bir araya getiren açılığımız, yoksulluğumuzdur. Bizi bir araya getiren kendi sınıfımızın çıkarlarıdır.

Özcesi ezenler karşımda ezilenler ise yanımdadır. işte siz bundan rahatsızsınız. Bana karşı birleşenlerden değil direnişime destek verenlerden rahatsızsınız. Bu yüzden de gerçekleri yansıtan haberler değil provokatif haberler yapıyorsunuz.

Bundan vazgeçin.

Türkan Albayrak
Paşabahçe Devlet Hastanesi Temizlik İşçisi



DİRENİŞ GÜNLÜKLERİNDEN


 
DİRENİŞİN 109. GÜNÜ – 26 Ekim 2010
Bugünlerde çok sık misafirim var. Gün uzadıkça gelenler artıyor.
İlk defa bir arkeolog ziyaretçim vardı. O da işsizdi. Uzun zamandır gelmek istiyormuş. Nasıl giderim diye tereddüt ediyormuş. Buraya gelince, sıcaklığı görünce, neden önce gelmedim diye düşünmüştür. Arkeolojiden konuştuk, insanlığın gelişimini konuştuk. İstanbul metrosu sırasındaki arkeoloji çalışmasına katılmış.
Etiler’den iki kadın ziyaretçim vardı. CHP’li bu kadınlar, hala partilerinin bu olayla ilgilenmemesine şaşırıyorlar. Bana küpe hediye getirmişler, zaferden sonra takmam için.
Nuray Mert’i aradım. Açlık grevine başlayacağımı ona haber verdim. O taa başından beri bu direnişten desteğini esirgememiştir. Açlık grevine karşı olduğunu ama kararıma saygı duyduğunu söyledi. Cüneyt Özdemir’i aramış. Programa çıkmam ve açlık grevini duyurmam için yardımcı oldu. Nuray Mert’e tekrar teşekkür ediyorum. Bizim Nuray Mert gibi aydınlara çok ihtiyacımız var.
Cüneyt Özdemir de halkın, işçilerin, öğrencilerin sorunlarını programına taşıyor ve ayrıcalığını gösteriyor. Teşekkürler Cüneyt Özdemir.
Ece Temelkuran’ı da aradım, ulaşamadım. Diyarbakır’da program çekiyormuş. Onu da daha  önceden açlık grevinden haberdar etmek isterdim. O da bu direnişin her anında buradaydı ve bu direnişin sahiplenmesinde büyük katkısı vardır.
***
DİRENİŞİN 110. GÜNÜ – 27 Ekim 2010
Değişen bir şey yok.  Ziyaretçiler erkenden gelmeye başlıyor. Kadınlar geliyor daha fazla.
Maliyeden bir kadın, ÇYDD’den iki kadın, DİSK Kadın İşçi Komisyonu üyeleri Nebile Irmak, Türkan Alaldı, Rahime İldemir, Mürüvvet Aral, Murat Güleş, Nilgün Soysal, Gönül Günyek ve Beykozlu kadınlar geldi.
Her Çarşamba yapılan oturma eylemine Devrimci İşçi Hareketi, DİSK’li Kadınlar, Emekli-Sen, Halkevi, Halk Cephesi, İdil Kültür Merkezi katıldı.
Gelenler açlık grevini duyunca soruyor, nedenini anlatıyorum. Başka bir yol kalmadı, diyorum. Anlamıyor çoğu. Ben başlarken bu direnişe her şeyi göze almıştım. Saldırılar da yaralanabilir, ölebilirdim diyorum. Anlatamamışım herkese demek ki ne kadar kararlı olduğumu.
Ailemin tepkilerini soruyorlar. Benim ailem, benim kararlılığımı bilir. Vazgeçirmeye kalkışmaz, bilirler vazgeçmeyeceğimi.
İlk hatırladığım eylemim, 11 yaşımda anneme karşı yapılmıştır. Kümesimizden kestiği tavuğun butlarını babam ve erkek kardeşime vermiş, ben de geri kalan tavuğu yemeyi reddetmiştim. Annem yeni bir tavuk kesinceye kadar yemek yememiştim.
Beş yıl boyunca inatla Sarıyer’den Beykoz’a 585 liralık işi için gelen bir kadının, bu direnişten kazanıncaya kadar vazgeçmeyeceğini hastane idarecileri çok iyi bilirler.
***
28.10.2010
DİRENİŞİN 111. GÜNÜ – 28 Ekim 2010
Bir değişiklik yok. Direnişe devam. Yağmur bugün de hiç durmadı. Yağmurun altında arkadaşlar çadıra bir oda daha yaptılar. Sırılsıklam oldular. Hasta olmazlar umarım. Ne kadar ek yapsak sığmıyoruz. Bütün park bizim olsa yine yetmez.
NTV ve Kanal B röportaj yapmaya geldi. Onlardan sonra Yön Radyo geldi röportaja.
Saat 14:00’de Eğitim-Sen 6 No’lu Şube geldi. Ziyarete, açlık grevi başladıktan sonra daha programlı destek vereceklerini, nöbete geleceklerini söylediler. Tabip Odası’yla görüşüp doktor ve hemşire yönlendirmesi için konuşacaklarını söylediler.
Akşamdan bu yana 85 mesaj geldi. Telefonuma edilen telefonlar aynı. Arayanlar, mesaj çekmeler, ziyaretime gelenler direncime direnç katıyor.
Beni “açlık grevine başlama” diye arayanlar, beni aramak yerine, beni işe geri alması gerekenleri ikna etmeli.
***

DİRENİŞİN 112. GÜNÜ – AÇLIK GREVİ’NİN 1. GÜNÜ (29 Ekim 2010)
Değişen bir şey yok. Eylemin şeklindeki değişiklikten başka.
Bugün, açlık grevine saat 14:00’deki basın açıklamamdan sonra başladım.
Basın açıklaması kalabalıktı. Emekli-Sen ve İvme Dergisi, Paşabahçe Meydanı’ndan yürüyerek geldi direniş çadırına. Paşabahçe sokakları yıllar sonra bu direnişle, işçilerin slogan seslerini ve ayak seslerini dinliyor. Basın açıklamasına sanatçı Nedim Saban, ÇHD, Devrimci İşçi Hareketi, Eğitim-Sen1-2 No’lu Şubeler, EHP, Emekli-Sen İstanbul Şubeleri, Genel-İş Sendikası, Halk Cephesi, HSGGP, İvme dergisi, Kamu Emekçileri Cephesi, ÖDP, TAYAD, Tekel İşçileri, Tüm Bel-Sen İstanbul 1 No’lu Şube, Kadıköy, Şişli, Beykoz Belediyesi işçileri katıldı.
Gün boyu TV kanallarının röportajları vardı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu,
Kadıköy’deki fener alayından sonra direniş çadırımıza geldi. Kılıçdaroğlu, bu direnişi meclise taşıyacağını ve Türk-İş’e gidip bu hafta görüşeceğini söyledi. Direnişe, işe geri dönünceye kadar devam etmemi, CHP’nin direnişin takipçisi olacağını söyledi. İstanbul İl Başkanı Berhan Şimşek de direnişin bundan sonra takipçisi olacağını söyledi.
Altı kişi destek açlık grevine başladı. İlk gün; eşim, TAYAD, Devrimci İşçi Hareketi, Gençlik Federasyonu, Sarıgazi Özgürlükler Derneği’nden birer kişi, Paşabahçeli bir bayan destekçi Teslime katıldı. Ayrıca Bursa Kamu Emekçileri Cephesi üyesi 6 kişi geldi. İçlerinden İngilizce öğretmeni bir kişi de destek için gece nöbete kaldı.

KILIÇDAROĞLU HABERİNİ İZLEMEK İÇİN AŞAĞIDAKE LİNGİ TIKLAYINIZ
http://www.haberler.com/kilicdaroglu-aclik-grevindeki-turkan-albayrak-i-2344141-haberi/
***
DİRENİŞİN 113. GÜNÜ- AÇLIK GREVİ’NİN 2. GÜNÜ (30 Ekim 2010)
Direnişe, Açlık Grevi’ne devam. Bir değişiklik yok. Hastane bahçesi destek için gelenlerle dolup taşıyor.
BDP Beykoz İlçe Örgütü geldi ziyarete. İlçe binalarına saldırı olmuş. 29 Ekim’de bunun için basın açıklaması yapmışlar. Oradan direniş çadırına ziyarete gelmişler.
Şişli Belediyesi Başkan Yardımcısı ve basın müdürü ziyarete geldi. Başkan Mustafa Sarıgül göndermiş. İhtiyaçlarımızı belirlemeye gelmişler.
Marmara Üniversitesi’nde taşeronda çalışan temizlik işçileri geldi ziyarete. 28 Ekim’de işten atılmış üç kadın işçi onlar. “Biz ne yapalım Türkan Abla” diyorlar. Pazartesi rektörle bir görüşme yapacaklarmış. İşe geri alınmazlarsa tekrar görüşecekler. Taşeronda güvencesiz çalışmaya, işten atılmaların önüne, direnerek, direnişleri çoğaltarak engel olabiliriz.
Paşabahçe Devlet Hastanesi Temizlik İşçisi
Türkan Albayrak

0530 777 68 79
pasabahcedirenisi.blogspot.com

Ana sayfa


30 Ekim 2010 Cumartesi

VİDEO HABER: "ONURUM İÇİN AÇLIK GREVİNE BAŞLADIM!"

VİDEO HABER: "ONURUM İÇİN AÇLIK GREVİNE BAŞLADIM!"

100’ü aşkın gündür Paşabahçe Devlet Hastanesi’nde çadırda direnişte olan Türkan Albayrak işinin ve onurunun teslim edilmesi için açlık grevine başladı.
29 Ekim günü başlayan açlık grevi öncesi de bir eylem yapıldı.
Eylemden önce TEKEL işçileri, Emekli-Sen üyeleri, İvme dergisinden mühendisler “Türkan Albayrak Yalnız Değildir”, “İşçiyiz Haklıyız Kazanacağız” sloganlarıyla Paşabahçe Durağı’ndan direniş alanına kadar yürüdüler.
Hastane önünde toplanan 100’ü aşkın kişi “Yaşasın Sınıf Dayanışması”, “Direne Direne Kazanacağız”, “İşten Atılmalara Son” sloganlarını atarken “Ekmeğim Onurumdur! İşsizlik Onursuzluğa İtilmektir! Onurum İçin Açlık Grevindeyim- Türkan Albayrak” yazılı pankart açıldı.
Devrimci İşçi Hareketi, Halk Cephesi, İvme dergis, Genel İş Avrupa Bölge Başkanı, EHP, TAYAD, ÇHD, HSGGP, Emekli Sen, Eğitim Sen1-2 nolu şubeleri, Tüm Bel Sen ve TEKEL işçilerinin katıldığı eyelemde basına bir açıklama yapan Türkan Albayrak “Biz şimdiye kadar çalmadık, çırpmadık. Sadece emeğimizle yaşadık. İşsiz bırakılan insan, emeğinden, onurundan yoksun bırakılmış demektir. İşsiz insan, çocuklarına yemek yapamaz, onları okutamaz. İşsiz bırakarak benim annelik hakkımı bile elimden alıyorlar. Annelik hakkım için açlık grevindeyim. Kardeşler! Halkım! İşimi, emeğimi, onurumu geri istiyorum. Kazanıncaya kadar açlık grevindeyim” diye konuştu.
Okunan açıklamadan sonra TEKEL işçileri, Emekli Sen, İvme dergisi temsilcileri ve tiyatrocu Nedim Saban konuşma yaparak Türkan Albayrak’ın yanında olduklarını ve direnerek kazanacaklarını belirttiler.
Açlık grevine Türkan Albayrak’ın eşi ve dostları da destek için katılırken eylem “İşçiyiz Haklıyız Kazanacağız”, “Direne Direne Kazanacağız” sloganlarıyla sona erdi.

  VİDEO İZLE: 

  1. AÇLIK GREVİNE BAŞLADIĞINI DUYURDUĞU BASIN AÇIKLAMASI:
http://www.dailymotion.com/video/xfgcm7_turkan-albayrak-aclyk-grevine-baylady_news  


  2. HABER TÜRK'TE YAYINLANAN HABER:

http://www.halkinsesi.tv/index.php/haberler/748-tuerkan-albayrak-aclk-grevine-balad.html
 
Bağlanmak için:
1) "http:.." diye başlayan yazıya fareyi getirip sağ tuşa tıklayınız. Açılan pencerede "yeni sekmede aç"ı tıkladığınızda habere başka bir sayfada bağlanacaksınız.
  veya: 

      2) "http:.." diye başlayan yazıya fareyi getirip bir kez tıkladığınızda bağlantı gerçekleşecektir. Tekrar blog sayfasına dönmek için "GERİ" ye tıklamalısınız!.

27 Ekim 2010 Çarşamba

BAŞKA ÇAREM KALMAMIŞTIR! EMEĞİM ONURUMDUR, ONURUM İÇİN AÇLIK GREVİNE BAŞLIYORUM!

BEN TÜRKAN ALBAYRAK BAŞKA ÇAREM KALMAMIŞTIR! EMEĞİM ONURUMDUR, ONURUM İÇİN AÇLIK GREVİNE BAŞLIYORUM!
Emekçi kardeşlerim! Halkım! Emeğimizi, ekmeğimizi elimiz­den alıp bizi onursuzlaştırmak istiyorlar. Birleşerek, direnerek BU KUŞATMAYI YARMALIYIZl
İşten atıldım. 100'ü aşkın gündür, işten atıldığım Paşabahçe Devlet Hastanesi bahçesindeki çadırda direnişteyim. Evimi ter- kedip, gece-gündüz demeden sesimi duyurmak için orada otur­ma eylemi gerçekleştirdim. Sesimi duymazdan geldiler. İşçi kardeşlerim, yoksul halkım destek verdi, işime geri alınmam için yürüyüşler yapıldı, binlerce dilekçe verildi. Talebim kabul edilmedi.
Mevcut direnişimle sonuç alamadım. Haklı, demokratik, meş­ru talebim karşılanmadı.
Benim tankım-topum yok.
Benim yasa çıkarma, karar verme gücüm yok.
Kendime ait bir bedenim ve bir iradem var.
İşte ben de bedenimi mücadele silahım yapıp, AÇLIK GREVİ­NE başlıyorum.
Bedenimden başka bir silahım olmadığı için.
Bir kadın olarak, bir anne olarak, bir işçi olarak emeğim onu­rumdur. Onurum için direniyorum.
Bu hayatta sahip olduğum tek şey, emeğimdir.
Emeğimi elimden alarak beni işsizliğe, açlığa mahkum ediyor-
Hırsızlık mı yapayım? Dolandırıcılık mı yapayım?
Bir insanı aç bırakmak, onursuzluğa, yozlaşmaya mahkum et­mektir.
Aç, işsiz bırakılan insan, direnemezse, açlık her şeyin önüne geçer.
Ben onursuzluğu, yozlaşmayı reddediyorum.
Emeğimle çalışmak ve emeğimin karşılığıyla yaşamak istiyo­rum.
Dünyadaki benim bildiğim en kutsal şeydir emek.
Ve benim sahip olduğum tek şeydir.
Onu korumak için herşeyi yaparım.
Emeğimi, onurumu korumak için AÇLIK GREVİNE başlıyo­rum.
Biz, şimdiye kadar çalmadık, çırpmadık. Sadece emeğimizle yaşadık.
İşsiz bırakılan insan, emeğinden, onurundan yoksun bırakıl­mış demektir.
İşsiz insan, çocuklarına yemek yapamaz, onları okutamaz. İş­siz bırakarak benim ANNELİK HAKKIMI bile elimden alıyorlar.
Annelik hakkım için AÇLIK GREVİNDEYİM.
İşimi, emeğimi, onurumu geri istiyorum.
Kazanıncaya kadar AÇLIK GREVİNDEYİM.
Savunduğum tüm emekçilerin, tüm yoksulların onurudur.
Onurumuz için, hepinizi mütevazi direnişimi desteklemeye çağırıyorum.

26 Ekim 2010 Salı

DİRENİSİN 108. GÜNÜ

Direnişin 108. Günü…

Bir değişiklik yok. Yapılabilecek her şeyi yaptık işe geri dönebilmem için. Yönetenlerin gözleri kör, kulakları sağır. Umursamıyorlar çadırda yaşamamı, umursamıyorlar çocuklarımdan, ailemden ayrı kalmamı. İşten atarak; açlığa ve yoksulluğa ittiği insanlardan yalnızca biriyim ben. “Oturur oturur gider” diyorlar. “Mahkeme, bir yıldan fazla sürer. O zamana kadar ondan sorumlu olan şirket ya gider hastaneden ya da adını değiştirir” diyorlar. Yoğ, çok kalmaya niyetim yok buralarda. Sizin istediğiniz gibi bedenimi açlığa yatırıyorum. Cuma günü açlık grevine başlıyorum. Başka yol bırakmadınız bana. Ben sadakayla karnımı doyuramam, ben çocuklarıma çalarak çırparak ekmek getiremem. Ben onurumla çalışır, onurumla yaşarım. Bunu siz hastane idarecileri çok iyi bilirsiniz. Beni iyi tanırsınız.

108. gün partilerin ziyaret günüydü. Öğleden önce ÖDP Ataşehir İlçe Örgütü geldi. Çoğu kadındı gelenlerin. “Biz yapabilir miydik bu direnişi, büyük cesaret”, dediler.

CHP Pendik İlçe Teşkilatı geldi. Saat 17:00’de. Ne yazık... Daha Beykoz İlçe Teşkilatı gelmeden onlar geldi. Kadınları yine cesaretimi övdüler. Bu, cesaret değil, yapılması gereken. Ben bu halk için görevimi yapıyorum, diğerleri de üstüne düşeni yapmalı.

Öğlen, şair Rahime Henden geldi ziyarete. İki şiirini okudu bize, iki de şiir kitabı hediye etti. Yüreğimin Yongası ve İsyan Günlüğü.

Trabzon Karadeniz Teknik Üniversitesi’nden Onur Bayramoğlu’nun bir mesajı vardı.
“Ben Trabzon Karadeniz Teknik Üniversitesi’nden Onur Bayramoğlu. Haklı direnişinizi gönülden destekliyorum. Umutsuzlara umutsunuz. Tebrikler...”

İzmir'den Alev'den gelen mesaj:
“Faşizan baskıları kınıyor, haklı mücadelenizde size sabır diliyorum.”

Edirne'den Samet Koyuncu:
“100 günü aşkın süredir vermiş olduğunuz üstün direnişten dolayı sizi kutluyoruz ve bu mücadelenizde her zaman yanınızdayız.”

İsviçre'den Önder Aklaya:
“Dünyanın dört bir yanında olmasa da bir çok yerde ilk çalışma günü, Pazartesi. Bugün izinliyim. Dışarıda soğuk bir hava... Sıcak bir çay alıyorum. Biraz internette haberlere bakıyorum. Sıcak çay bile ısıtmıyor içimi. Sonra sizi görüyorum haberlerde. Türkan Albayrak, direniş çadırını soğuk kış aylarına hazırlıyor. Garip bir sessizlik bende...
Artık üşümüyorum. Aksine çok daha sıcak. Çıkıyorum balkona ve size yazmaya başlıyorum. Sizce bu ne olabilir ki... Türkan Hanım, neyin çekim gücü bu kadar kuvvetli hissedilir. Çok fazla geçmeden bu sorunun cevabı dilime takılıyor. EMEĞİN olsa gerek, diye düşünüyorum. Çekim gücünüz o kadar kuvvetli ve sıcak. Çok uzaklardan hissediyor ve azminizi kutluyorum. Sanki bir an dahi olsa yanı başınızda bitiverdim. Öyle hissettirdiniz bana. Şimdi resimlerinize bakarken, sizin için ne yapsam diye düşünüyorum. Aklıma geldi. Şimdi size ulaşabileceğim bir adres gerekli ve onu aramaya gidiyorum. Size çikolata göndereceğim. Belki siz de yerken bir nebze de olsa gülümsersiniz.
Saygı ve Selamlar...”

Ankara'dan makine mühendisi Baran Çekin:
“Türkan Abla, selamlar. 106 gün hepimizin evi orası artık. Annem senin için; “kardeşim napıyormuş açsana interneti” diyor artık ablam. Sesim sesine güç versin.”

--
Paşabahçe Devlet Hastanesi Temizlik İşçisi
Türkan Albayrak

0530 777 68 79
pasabahcedirenisi.blogspot.com

25 Ekim 2010 Pazartesi

DİRENİŞİN 107. GÜNÜ

                                                                                                                                                   24.10.2010
                    DİRENİŞİN 107. GÜNÜ
      Ekim ayı için güneşli bir sabah. Yeni bildirilerin dağıtılmasına başlandı. Bugün Kanlıca ,Soğuksu,İncirkköy,Çiğdem Mahallesi ve Tepeüstü'ne gidildi. TAYAD'lıların yarın Ankara'da ki mahkemelerine gidecek olan Paşabahçeliler biz yola gideceğiz demeden bildiri dağıtımına çıktılar. Burada ki görevlerini yapıp Ankara yoluna düştüler.
     Ece Temelkuran söz verdiği gibi direnişin100. Gününde yaptığı çekimi ve röportajı yayınlamış. İzleyenler'' Direnişin 100. gününü çok iyi anlatmış '',dediler. Ben izleyemiyorum ama etkisini ziyaretçilerden ve gelen telefonlardan anladım. Medya etkili bir araç.
     Gün boyu yazdan kalan bir güneşin tadını çıkardım. Gelen ziyaretçilerle de direniş çadırı hakkında sohbetler ettik.


--
Paşabahçe Devlet Hastanesi Temizlik İşçisi
Türkan Albayrak

0530 777 68 79
pasabahcedirenisi.blogspot.com

DİRENİŞİN 106. GÜNÜNDEYİM, DİRENMEYE DEVAM EDİYORUM.

Direnişin 106. günü

Bir değişiklik yok direnişte. 106 gündür çadırda uyanıyorum… 106 gündür çalışmıyorum… 106 gündür evime gitmiyorum… 106 gündür direniyorum, evime, işi olan bir kadın olarak dönmek için...

Emekli-Sen'in, Kristal-İş Sendikası’nda semineri var bugün, ona uğradım kısa bir süreliğine. Sağlıktaki dönüşümün emekliye etkisini anlatıyordu Türk Tabipler Birliği Merkez Konsey Üyesi Osman Öztürk...

Akşam Tekel işçilerinin mitingine katıldım. Şişli Camii’nden başladık meşaleli yürüyüşe. Cadde boyunca izleyici şeklinde halk eşlik etti, işyerlerinin önünden geçerken daha yüksekten attık sloganlarımızı. Özellikle Cevahir Alışveriş Merkezi’nin önünden geçerken orada çalışanlar, oranın tüm ihtişamına karşın çoğu asgari ücretle güvencesiz çalışanlar. Yolun bir şeridini kapatarak yürüdük Mecidiyeköy’ün en kalabalık olduğu saatte. İçimden şu geçti: yol boyunca kaldırımdan yürüyenler de, otobüslerin içindekiler de inerek katılsalar bu yürüyüşe. Bu yürüyüşün yalnız Tekel işçileri için olmadığını, tüm çalışanlar için olduğunu anlatabilsek, katabilsek onları… Yürüyüş AKP'nin önüne dek sürdü. Tıpkı Tek Gıda-İş önü gibi orada da polis barikatı vardı. Direnişteki işçiler önce küçük bir açıklama yaptı. Daha sonra da Tekel işçileri basın açıklamalarını yaptı. Onlar 4. Levent’teki çadırlarına döndüler, ben de Paşabahçe’deki çadırıma döndüm…
--
Paşabahçe Devlet Hastanesi Temizlik İşçisi
Türkan Albayrak
0530 777 68 79
pasabahcedirenisi.blogspot.com

DİRENİŞİ 105. GÜNÜ

DİRENİŞİN 105. GÜNÜ – 22 Ekim 2010 Cuma
Paşabahçe Şişe Cam’dan emekli misafirimiz vardı. Hastaneye gelmiş, direniş çadırına da uğramış.
Direniş çadırında bilgisayar ihtiyacını karşılamak için EMO’yu aradım. Yönetim kurulunda görüşeceklerini söyledi Kemal bey. Haberleşme sorununu çözmek için direniş çadırında gerekli oluyor bilgisayar.
Bugün Özgür Tutsaklar’dan dört tane mektup aldım. Tekirdağ 2 No’lu F Tipi’nden Fırat Özçelik, Kenan Günyel, Cem Kılıç’tan. ‘Saraylar, saltanatlar çöker; kan susar, bir gün zulüm biter, leylaklar da güler; bugünlerden geriye bir yarına gidenler kalır, bir de yarınlar için direnenler’ demişler hazırladıkları bayram kartında.
Bakırköy Kadın Kapalı Hapishanesi kadınlarından ikinci mektup. Aysun, Gamze, Elif, Çiğdem, Tülin, Berna, Hasibe, Berat, Meltem, Saadet, Şadiye, Ekin, Elif Kaya. Direniş çadırının 100. gününü selamlıyorlar. Mektubun ön yüzüne bunu resim olarak çizmişler.
Tekirdağ 2 No’lu Hapishanesi’nden Mehmet Akdemir’den üçüncü mektup. ‘Diren ablam, sonuna kadar… Bu zinciri bir yerinden kırana kadar. Biz öyle yapıyoruz’ diyor Mehmet Akdemir. Öyle yapacağım Mehmet. Zinciri bir yerinden kırana kadar devam direnişe.
Dördüncü mektup Emrah Yayla’dan. Emrah ile biz artık anne-oğul gibi dertleşiyoruz. Bu üçüncü mektubu. Bir de bana şal göndermişti. Soğuklarda üşümemem için.
Akşam SES Anadolu Yakası Şube’sinden Sevgi İnce, KESK’in aylık dergisi için röportaja geldi. Emekli Öğretmenler Derneği’ndeki şiir dinletisinden sonra Ruhan Mavruk direniş çadırına uğradı.

Paşabahçe Devlet Hastanesi Temizlik İşçisi
Türkan Albayrak

0530 777 68 79
pasabahcedirenisi.blogspot.com

DİRENİŞTE 104. GÜN

DİRENİŞİN 104. GÜNÜ – 21 Ekim 2010 Perşembe
Bir değişiklik yok. Ben çadırımda, idareciler koltuğunda ve sıcak evlerinde akşam yatarken düşünür mü, hastanenin bahçesinde 104 gündür işe geri dönmek için bekleyen işçisini. Daha ne yapması gerekiyor o işçinin, işe geri dönebilmesi için... Kışın yaşanacak bir duruma getirmeye çalışıyoruz çadırı. Bugün de onun çalışmaların devam ettik. Herkes bir şeyler yapmaya çalışıyor, yoruluyorlar. Her biri kendi konforu için bu kadar uğraş vermez. Ama söz konusu direniş çadırı olunca akan sular duruyor.
Aynur Çamalan, TUBİTAK direnişçisi aradı. Mahkeme işe geri dönüş kararını vermiş. Sekiz günlük itiraz kararı varmış mahkemenin. Bunu bekliyor ve direnişe devam ediyormuş. Öyle sevinçli bir sesi vardı ki... Anlayabiliyorum o sevinci. Gözümle görmüyorum onu ama sesini duymak yetiyor, yaşadığı keyfi anlamak için.
Akşamları kalabalık oluyor direniş çadırı. Gençler geliyor, sohbetler ediyorlar. Düne, bugüne, geleceğe ilişkin. Umutlular değiştirmeye ilişkin kader kabul edileni. Ne çok tanıdığım oldu direnişte. Daha 100 gün önce tanımadığım insanlara canımı emanet edebiliyorum. Hiç tereddüt etmeden uyuyorum. Kendi evi dışında uyuyamayan bir kadın olarak, benim için bu büyük bir aşama.
***

23 Ekim 2010 Cumartesi

PAŞABAHÇE DİRENİŞİ 103. GÜNÜNDE

Direnişin 103. günü - 20 Ekim 2010 Çarşamba








Artık kurye ve postacı her gün direniş çadırına uğruyor. İki mektup vardı. Biri Silifke'den Kamu Emekçisi Ebru Çelik'den. Şöyle demiş. “Direnişiniz bütün emekçilere umut kaynağı oldu.”



Diğeri İzmir Karabağlar'dan edebiyat öğretmeni Serap Dursun'dan. “Zalimlere gösteriyorsun yılgınlığın olmadığını. Utandırıyorsun oturduğu yerden 'bu halktan bir şey olmaz' diyenleri. Çünkü sen halksın.” diye yazmış. Kurye, Ankara'dan Matrax dinleyicisinin gönderdiği termosu getirdi.



Çarşamba oturma eylemi günü. Bir değişiklik vardı bugün. Çevik kuvvet yürüyerek geçti direniş çadırının önünden. Arabayı park yapacak bir yer bulamamışlardı herhalde.



Oturma eylemine Beykoz halkı ve öğrencileri, Devrimci İşçi Hareketi, Halkevi, Halk Cephesi, İdil Kültür Merkezi katıldı.



Dört röportaj yaptım. Birgün Gazetesi, İstanbul Üniversitesi Basın Yayın Öğrencisi Sevgi Ergürbüz, NTV'nin internet sayfası için Simla Yerlikaya, Dicle Haber Ajansı’ndan Evrim.



Güzel havaların tadını çıkartıyoruz. Çadırın dışında oturuyor, rahat rahat hareket ediyoruz. Çadırı bu güzel havalardan yararlanarak kışlık çadır haline getiriyoruz.



CHP Büyükşehir ve Beykoz Belediyesi Meclis Üyeleri ziyarete geldi. Cuma günü başhekimle görüşmeye çalışacaklarını ve beni haberdar edeceklerini söylediler.



Paşabahçe Devlet Hastanesi Temizlik İşçisi

Türkan Albayrak



0530 777 68 79

pasabahcedirenisi.blogspot.com

20 Ekim 2010 Çarşamba

DEVRİMCİ İŞÇİ HAREKETİ OTURMA EYLEMİNE DEVAM EDİYOR

Devrimci İşçi Hareketi 20 Ekim günü, Paşabahçe Devlet Hastanesi önünde direnişte olan Türkan Albayrak’a destek olmak için her hafta yaptığı oturma eylemine devam etti.
Poliklinikler önünde “İşi Ve Onuru İçin Direnen Türkan Albayrak’ın Yanındayız” pankartı ve “Türkan Albayrak İşe Geri alınsın” dövizleriyle sessiz bir şekilde direniş alanına gelen DİH’liler çadırın önünde 15 dakikalık oturma eylemiyle eylemlerine son verdiler.


DİRENİŞİN 102. GÜNÜ

19.10.2010
Direnişin 102.günü. Yüzüncü gün etkinliğinin eleştirisi ve bizim dışımızdaki olanları öğrenme günü diyebilirim bu güne.
Hasta yakınlarının etkinliğe katılma isteği güvenlik tarafından olay çıkar diyerek engellenmiş.Çalışanlar bizzat süpervayzır tarafından sözlü uyarılmış.Süpervayzır'ıda bir süper uyarmıştır eminim.Sıranın kendilerine geldiğini görmüyor,görmek istemiyor devletin iş garantisi altında olduğunu düşünen memurlar.Bu direnişleri görmezden gelerek kendi geleceklerine sahip çıkmıyorlar.Tekel işçilerine bakmaları yeterli,onlar da sıranın onlara gelmeyeceğini düşünmüştü.Haksız yere işten atıldığım hastanenin kendine demokrat diyenleri gitmeyin mitinglere,okumayın mualif gazete,dergi,kitapları.Konuşmayın orda burda,devlet şöyle yaptı,devlet böyle yapacak demeyin.
Konuşmakla olmuyor.Bununortası yok bugün.Ya ordasın ya da mücadelede olacaksın.Bulunduğun yeri kaybetmekten korkmayacaksın.Korkarsan onurunuda kaybedersin.Sizleri bu halk bizden daha iyi düşünür,daha bilinçli hareket eder diye görür,tıkamayın halkın önünü,tıkamayın işçinin önünü sizlerde ayırmayın doktor,hemşire,memur,taşeron işçi diyerek.Yakışmıyor demokratım diyene...
 
Paşabahçe Devlet Hastanesi Temizlik İşçisi
Türkan Albayrak

19 Ekim 2010 Salı

DİRENİŞİN 101. GÜNÜ

            18.10.2010
            DİRENİŞİN 101. GÜNÜ
      Dünün yorgunluğu ile kalktım. Keyifli bir yorgunluk bu. Hergün 100. günün kalabalığı olsa, ben yorgunluğa razıyım.
      Düşman boş durmuyor. Telefonumdan sözlü hakaretlere başladılar. Beni, kadınlığımı aşağılayan sözler söyleyip, direnişimi kırmaya çalışıyorlar. Bunu yapanları bizler biliyoruz. Direniş büyüdükçe başka çalışmalarda yapacaklardır.
      Önce hastane çalışanlarını kışkırttılar,sonra zabıtayı saldılar. Kimin dostu olduğu bilinen Dost Beykoz'u kullandılar. Şimdi telefon tacizine başladılar.
      Uzmanlık alanınız telefon dinleme. Kimin aradığını da bilirsiniz. Yanlış yoldasınız. Bunlar ancak beni daha kararlı hale getirir. Doğru yolda olduğumu gösterir. Herşeyi göze almış, onuru ve işi için direnen bir işçi var karşınızda. Bunun sonu ne olursa olsun direnecek bir işçi...
      Bugün Kadar'dan mesaj aldım. Direnişi destekleyen Ali Onak' tan ...
      '' İyi akşamlar Türkan abla. Direnişinizi ve onurlu mücadelenizi Katar topraklarından selamlıyorum. Böyle bir dönemde böylesi kararlı bir direniş ve tavrınızı tüm yüreğimle destekliyor sömürü ve zulmü yıkıp , onurun ve emeğin bayrağını ülkemizin her yanında dalgalandırana dek , mücadelemiz boy verip yeşerecek, mevcut düzeni ve yaratıcılarını olanca emekçi kin ve nefretimle lanetliyor, onurlu mücadelenizde direnç, başarı ve zafer diliyorum.
      Sevgiler... 
      Ali Onak''

18 Ekim 2010 Pazartesi

PASABHCE DİRENİŞİ YÜZÜNCÜ GÜNÜNDE



                        17.10.2010
                   DİRENİŞİN 100. GÜNÜ
         Direnişin 100. günü heyecanıyla uyandım. 100. gün nasıl geçecek. Saat 09:00 da başladık temizliğe. Çadırı ,pankartları ve çadırın etrafını temizledik. Sonbahar olduğu için sürekli yaprak dökülüyor.
            Yapılacak etkinliğin programını tekrar gözden geçiriyoruz. Ben hiç gülmüyormuşum. Bugün  heyecandan ,telaştan gülecek halim yok.
            Etkinliğe gelmeye başladılar. Önce paşabahçeliler geldi. Her biri bir işten tuttu. Direnişteki Tekel işçileri ve İSKİ işçisi geldi. Direnişteki işçiler olarak başladık sohbete. Ankara direnişlerini, Tek Gıda İş  önündeki direnişlerini konuştuk. Onlar benim örneğimdi ve hala onların o Ankara direnişleri bana yol gösteriyor, umut veriyor. İşçi sınıfının ayağa kalktığı tarihtir. Tekel direnişi bitmedi, devam ediyor.
            Tersane direnişçisi Zeynel de katıldı. Bize yeni çadırından , yağmurdan , soğuktan bahsetti. Direnmeye devam dedik hep beraber.
            NTV geldi biz sohbet ederken. 100. günü ve 100 günü anlattım. Tekel işçisi Arzu da anlattı Tekel direnişlerini ve bur da olma sebebini.
            Slogan sesleri geliyor caddeden. Emekli-Sen hiç kaybetmediği coşkusuyla , ' Türkan Albayrak yalnız değildir ' sloganlarıyla yürüyor direniş çadırına . Tayad'lılar  geliyor. Onların çocukları , eşleri ,kardeşleri... Bu ülkenin çalışanları insanca yaşasın diye hapishanedeydi tutsaklar ve onların anne , babaları haksız yere işten atılan bir işçinin 100 gündür yanındaydılar. 100. günde de buradalar.
            Mehmet Ali Alabora söz verdiği gibi çıkageldi ışıl ışıl gözleriyle ve içten sıcaklığıyla . Sanatçıların ezilenlere ,sömürülenlere sahip çıkması gerektiğini gösteriyor Mehmet Ali Alabora, onlara sorumluluklarını hatırlatıyor.
            Ece Temelkuran ve Birgün yazarı Ümit Alan birlikte geldiler. Ece Temelkuran direniş çadırını hiç yalnız bırakmadı ve 100. gününde de buradaydı.
            Grup Yorum'un tutuklanan elemanı Muharrem Cengiz'in Ece Temelkuaran' a Trabzon hapishanesinden gönderdiği anahtarlığı verdim. Sevinerek aldı anahtarlığı. Teşekkür etti.
            Birgün yazarı Ümit Alan 100. günde buradaydı. Köşesinde daha önce direniş çadırını yazmıştı. Yazmaya devam edeceğini söyledi.
            ÇHD geldi. İlk defa bu kadar kalabalıktılar. 100. günde buradaydılar.
            Bank-Sen Genel Başkanı Önder Atay , Tüm Bel-Sen 3 No'lu Şube Başkanı Hasan Güzel , Tüm Bel-Sen 2 No'lu Şube Sekreteri İbrahim bey , Genel İş 2 No'lu Bölge Başkanı Mehmet Karagöz buradaydı.
            Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi öğrencileri 'Türkan Albayrak işe geri alınsın' pankartıyla geldiler. Bana bere ve kitap getirmişler.
            Etkinlik 15:00 da başlayacak derken saat 15:40 da başladı. Hoşgeldiniz konuşması yaptım. Heyecanımı anlatamam. Kaç gündür o konuşma benim için kabustu. Nihayet konuştum ve korkulacak birşey olmadığını gördüm. Korkuyorum yanlış konnuşmaktan. Büyütmekten olayları , küçültmekten. Heyecanlanıyorum beni pür dikkat dinleyenlerin karşısında yanlış yapmaktan. Daha sonra sırayla direnişle ilgili düşüncelerini söyledi Emekli-Sen 2 No'lu Şube Başkanı Hasan Kaşkır, Tayad'lı Fahrettin Keskin , Tekel işçisi Salih ,Tersane direnişçisi Zeynel , ÇHD Baro Başkan Adayı Kemal Aytaç, ÇHD Ömer Kavilli, Bank-Sen Genel Başkanı Önder Atay. Daha sonra lise öğrencisi Emre ,özgür tutsak Ümit İlter 'in direniş çadırı için yazdığı şiiri okudu. Sonra Mehmet Esatoğlu ve arkadaşları tiyatro gösterimi yaptılar. Mehmet Esatoğlu Hocam da desteklerini 100 gündür sürdürüyor.
            Daha sonra direniş çadırının destekçisi, nöbetçisi Rasim Özdemir direniş çadırı için yazdığı şiiri okudu.
            Emekli- Sen üyesi Ezik Ozan yazdığı  grev şiirini okudu. Etkinliğin sonunu destekçilerin hazırladığı yemekleri tüketerek bitirdik.

            100. gün etkinliğinden Tekel işçilerinin Taksim'deki meşaleli yürüyüşüne katıldım. Yıllardır yürümemiştim İstiklal Caddesinde. Tekel işçilerine destek  yürüyüşüne katılım azdı. Daha çok olmalıydı. Taksim Meydanı'na yürüdük ve oturma eylemi yaptık. Katılanlara söz verilince benim kabusum başladı.önce ben konuştum. Sonra Sırrı Süreyya Önder , Bilgesu Erenus , Mehmet Esatoğlu...
            Cezmi Ersöz konuşmasında  direniş çadırını ziyaret edemediğini bu hafta geleceğini söyledi. Bu hafta oturma eylemine bekliyoruz Cezmi Ersöz'ü.
            100. günde bitti. Başladığım gün nasıl kararlıysam direnişe, 100. günde  de aynı kararlılıktayım,beni destekleyenlerden güç alarak...











DİRENİŞİN 99. GÜNÜ

16.10.2010
        Direnişin 99. Günü
    100. gün hazırlığı telaşıyla başladı bugün de. Bildiri dağıtılmaya devam edildi. Bugün Kanlıca ,Beykoz ve Paşabahçe esnafına bildiri dağıtıldı.
    Gün boyu hazırlık yaptık. Direnişin fotoğraflarının sergileneceği pano hazırlandı. Okunacak şiirleri hazırladık. Devrimci İşçi Hareketi ,Paşabahçe Kültür ve Dayanışma Derneği üyeleri son üç günde büyük bir çabayla hazırlıkları tamamladılar.
    Akşam ziyarete İvmeci mühendisler geldi. Yaklaşık 15 kişiydiler. Bir İvme çalışanı nöbete kaldı. Direnişin başlangıcını ve gidişatını ,taşeronlaşmayı sendikaların durumunu konuştuk. Halkın kaderine razı olmasını , korkutulmalarına , sindirilmelerine , çaresizliğine bağladık.
    Heyecanla yatıyorum , yarın nasıl geçecek


Paşabahçe Devlet Hastanesi Temizlik İşçisi
Türkan Albayrak

0530 777 68 79
pasabahcedirenisi.blogspot.com

DİRENİŞİN 98. GÜNÜ

Yine yağmur var. Uyandığımda nöbetçiler değişmişti. Akşam kalan nöbetçiler iskeleye, 100. günün bildirilerini dağıtmaya gitmişlerdi.
Gün, 100. günün telaşıyla geçti. Paşabahçe Camii, Cuma namazı çıkışı bildiri dağıtıldı ve diğer mahallelere çıkıldı.
Sendikalara ve mailleri olanlara 100. günün etkinliğini bildiren faks ve mailler gönderildi.
Bilgesu Erenus, etkinliğe geleceğini söyledi. Mehmet Bekaroğlu, Ankara’da olduğu için katılamayacağını söyledi. Milli Gazete köşe yazarı Mine Alpaygün, kayınvalidesi ve oğluyla çadıra ayaküstü uğrayıp mahkeme günü gelemediğini, aynı günlerde onun da Ergenekon sanıklarına hakaret ettiği savıyla bir davası olduğunu ve Ankara’da bulunduğunu söyledi.
Akşam nöbete oğlumun ilköğretimde bilgisayar öğretmeni Sinan geldi. Oğlumun öğretmeni olduğu dönemde oğlum sürekli bahsederdi. Anne Grup Yorum’u dinliyoruz Sinan öğretmenle. Anne, Sinan öğretmen bize diğer öğretmenler gibi davranmıyor, bizi dinliyor, yardımcı oluyor. Anne, Eğitim-Sen’liymiş Sinan öğretmen. Sürekli tanışmak istemiştim Sinan öğretmenle. Çalışmaktan vakit bulamıyordum okula gitmeye. Direnişte karşılaştık, oğlumun düşüncelerini şekillendirmeye yardımcı olan Kamu Emekçileri Cephesi üyesi öğretmenle. Düzenin bize dayattığı yaşam şekli en yakınımızdakiyle tanışma fırsatı tanımıyor. Bize insan olmayı unutturuyorlar.
Paşabahçe Devlet Hastanesi Temizlik İşçisi
Türkan Albayrak

0530 777 68 79
pasabahcedirenisi.blogspot.com

Ana sayfa / Duyurular

DİRENİŞİN95. GÜNÜ


Direnişin 95. günü. Hava güzel olacak diye beklerken yağmur yağıyor. Hava-İş eski üyesi kaptan pilot ve eşi geldi. Sendikacıları eleştirdik, sendika nasıl olmalı diye konuştuk. Anlamadığımız şu; sendikacılar, işçiler için "işçi eski işçi değil" demeleri. Ne bekliyor sendikacılar işçiden anlayamıyoruz. İşçi savaşacak onlar koltuklarında oturacak. Savaşan işçiyi sonra satacaklar. Değiştirmek gerekiyor sendikacıları.
Ankara’dan telefonlar vardı bugün. Orman mühendisi Sezai Kaya, Sosyal-İş Ankara Şube çalışanı Nazım Yaralı aradı. Fransa’dan bir mesaj geldi. Tercüme ettirdik.
"Direnmeye devam" diyor mesaj. Fransa’da üç milyon işçi, emeklilik yasasına karşı yürümüşler.
100. gün etkinliği yapıyor direniş çadırı. Pazar günü saat 15:00’de. Onun hazırlığına başladık.
Paşabahçe Devlet Hastanesi Temizlik İşçisi
Türkan Albayrak

0530 777 68 79
pasabahcedirenisi.blogspot.com

15 Ekim 2010 Cuma

100. GÜN ÇAĞRISI





Paşabahçe Devlet Hastanesi önünde devam eden direnişimin 100. gününde yapılacak olan etkinliğe tüm emekçilerin, sendikaların, aydın insanların katılmasını bekliyorum.

TÜRKAN ALBAYRAK
Yer:      Paşabahçe Devlet Hastanesi (Direniş Çadırı)
Gün:    17 Ekim Pazar
Saat:     15:00