3 Ağustos 2010 Salı

Paşabahçe Devlet Hastanesi Direnişi 22. Günü

Birkaç gündür serin oluyor sabahları. Çorap giydim yaşlılıktan tabii ayaklar üşüyor, dizler ağrıyor... yıpranmış vücudumuz zor şartlarda çalışmaktan.

Avrupalı kadınların görünümü 60 yaşında benim ülkemin 35 yaşındaki kadınları gibi, dimdik yürürken, pırıl pırıldır yüzleri. Bizler kırkında başlarız iki büklüm yürümeye, altmışında evden çıkabilirsek sokağa baston vardır elimizde.

Erken büğür benim ülkemde kadınlar onbeşinde anne olur. Çocuk doğurur, vücudu tam gelişmemiştir. Yirmisine gelmeden başlar rahatsızlıkları. Hastanelerdir ikinci adresleri. Onbeşinde idare edecek kaynanasını, erkeğini, yemek yapacak, bebek bakacak. Ağzı olmayacak, ses çıkaramayacak, 'yoruldum' demeyecek. Yaşıtları olan erkekler oyun oynarken okula giderken, onlar dünyayı sırlarında taşır. Bir çoğu bir de gidip elin işinde çalışır. Köyde ise tarlada, şehirde ise ev işlerinde. Çöker elbette kırkında, hayrı yoktur artık, atarlar onu bir kenara. Avrupalı kadınlar da çok çalışıyorlar ama çalışma koşulları daha iyidir. Beslenmeleri daha iyidir. Dinlenmeleri gerektiğinde tatile çıkarlar. Kısacası bize göre insan gibi yaşarlar.

Direnmeliyim işçiler için, kadınlar için, çocuklar için. Benim ülkemin kadınları da altmışında dimdik yürüsün. Çocuklar oyunlarını oynasınlar işçiler işine keyifli gitsin diyerek...

Paşabahçe Devlet Hastanesi Direnişi 23. Günü

Direnişin 23. günü değişiklik yok, dördüncü cumartesi bugün. Her geçen gün biraz daha bağlıyor beni buraya, direniş sebebim düşmanlarımın kalkıp giderim beklentilerini boşa çıkaracak.

Direnişi bitirme çabaları iki hainin idarecilerle işbirliğiyle başladı. Çabalarını boşa çıkardım. Ben direnişe tek başıma başladım ve beni döndürecek güç de tanımıyorum. İşçilerle bağımı koparmak için idareciler şirinlik yapıyor. Başhekim işçilerle beraber kafeteryada çay içiyor, mucize bu benim işçi arkadaşlarım için. Daha düne kadar aynı yemekhaneyi paylaşamıyorlardı; temizlikçilerle aynı yemekhanede yemekten rahatsız oluyorlardı idareciler, doktorlar, hemşireler. Beş yıldır burdayım, bir mucize daha oldu bu kandilde, kandil simidi dağıtıldı temizlik işçilerine. İşçiler "ne oluyoruz ya" oldu. Bayram şekeri bile yememişizdir biz bu hastanede

Bugün gayri resmi bir ziyaretim vardı; müdür yardımcısı Nuh Terlemez. Söze şöyle başladı;
- Kolay gelsin... İşgaliye alacağız senden.
- İşe döndüğümde öderim, hem öğrendim, burası size ait değilmiş.
- Biz çıkardığımız işçiyi almıyoruz. 70 fazlamız var onları da çıkarmayı düşünüyoruz. Ama sonunda dönersin Piramit Şirketine, o da burda ihale alır mı belli değil. Kendin de rahatsız oluyorsun, bizi de rahatsız ediyorsun, boşuna, sonu yok.
- Rahatsız ediyor mu sizi? O zaman kapıya atmayacaktınız.
Bu konuşmadan sonra yüzündeki o alaycı küsümseyici gülüşle çekip gitti.

Doğru yoldayım, bu olanlar onu gösteriyor. Drenişin bu hastane çalışanlarının çalışma koşullarında çok değişiklik yapacak. Daha şimdiden işçi arkadaşlarım en alt sınıftan birinci sınıfa atladı. Kafeteryada çay içebilmelerinin kandil simidi yiyebilmelerinin sebebi buradaki çadırdır. En önemlisi başka işçi atmamalarının sebebide burdaki çadırdır. Bütün dünyanın çalışanları için burdayım, işime geri dönene kadar burdayım. Direniyorum, direneceğim.

Paşabahçe devlet hastanesi temizlik işçisi
Türkan Albayrak

Hiç yorum yok: