10 Ekim 2010 Pazar

ŞÜKRAN PAKKAN İstanbul - MİLLİYET


Paşabahçe Devlet Hastanesi’nin bahçesinde, morg kapısının tam karşısında turuncu bir çadır. Üzerinde “İşçiyiz, haklıyız, kazanacağız” yazıyor. Çadırın içerisinde bir yatak, kapısında küçük tüpte kaynayan bir çaydanlık, önünde haksızca işten çıkarıldığına inandığı için 87 gündür eylem yapan bir kadın temizlik görevlisi var: Türkan Albayrak.
Aslında, Türkan Albayrak, binlerce kişinin başına geldiği gibi “haksız gerekçeyle işten çıkarılıyor”, ardından da “işe iade davası” açıyor. Ancak bu davayı hayatında ikinci kez açmak zorunda kaldığı için isyan edince kamuoyuna maloluyor davası. Bir hastanenin bahçesinde nasıl yılmadan bu sistemle savaşacağını gösteriyor herkese.

İşte direnişçi kadın


Aslen Trabzon kökenli Düzce’de yaşayan bir ailenin kızı olan Albayrak, 1985’te evlenerek İstanbul’a geldi. Önce yıllarca konfeksiyonlarda sigortasız, mesai saati bile bilmeden evine ekmek götürme mücadelesi verdi. Sonra Sarıyer Belediyesi’nde temizlik işçisi olarak çalışan eşi gibi, bir taşeron şirkete başvurdu. Asgari ücret kazanan Albayrak, ilk işyeri olan Türk Telekom’da çalışırken Genel-İş Sendikası’na üye olmayı düşündüğü için işten atılmış, ancak kazandığı işe iade davası sonrası Paşabahçe Devlet Hastanesi’ne gönderilmişti.
Albayrak, “Temizlikle birlikte her işi yaptık. Ameliyathaneye hasta götürmek, evrak taşımak bile bize yüklenirdi” diyor. Burada 96 çalışanla birlikte Türk-İş’e bağlı Sağlık-İş Sendikası’na üye olmak istemesi nedeniyle hastaneyle, “her yıl isim değişikliği yapan ve sözleşme yenilediği için çalışanlara tazminat ödemekten kaçan” taşeron şirketle de arası açılıyor.
Sendikaya “sağlık işçisi” olmadıkları için üyeliği kabul edilmiyor ancak bu mücadelede sesi en fazla çıkan olduğu için belli ki, işten atılan Albayrak oluyor.

Sonucu evde oturarak beklemiyor
“İşe iade davası” açıyor ancak evde oturup sonucu bekleyeceğine hastane önünde oturma eylemine karar veriyor. “Bu taşeron şirketlere ne gerek var. En ucuz temizlik malzemesini, en kötü tuvalet kağıdını kullanıyorlar. Sonra da acısı bizden çıkıyor. Önce iş güvencesi istiyoruz” diyor.
Önce bir doktorun verdiği çadırda kalmaya başlıyor, zabıta müdahelesinde yırtılınca yenisi sendikadan geliyor.
Bir kilometre ötede yaşayan arkadaşının evine giderek yaptığı banyolar sayılmazsa, bir dakika bile ayrılmıyor çadırın başından. Sendikalar, dernekler bir nöbet listesi hazırlamış, her gün en az bir iki kişi yanında kalıyor. Tahta bir döşek üzerine atılmış bir battaniye üzerinde uyuyor, komşularının getirdiği yiyeceklerle idare ediyor, tuvalet için Acil Servis’e gidiyor.

UŞAK CEZAEVİ’NDEN YAĞLI BOYA TABLO
Uşak Cezaevi’nden Filiz Gencer, Albayrak’ın “direşini”ni yağlı boya tabloya alarak resmedip üç gün önce göndermiş. Albayrak, “Çok mutlu oldum, hep burada yanımda tutuyorum” diyor.
 Oğulları, akrabaları onunla gurur duyuyor
Şu an büyüğü 24, küçüğü 15 yaşına gelen oğulları, komşuları, akrabaları ise gurur duyuyor bu direnişçi kadınla. “Beni işten böyle atamazsınız” diyerek işvereniyle mücadele eden Albayrak’a bazen yemek, bazen gazete taşıyor, bazen çadıra uğrayıp nöbete kalarak destek oluyorlar.  “Peki daha kaç gün, kaç gece buradasınız?” sorusuna ise şöyle yanıt veriyor:  “Davam sonuçlanıncaya kadar, gerekirse bir yıl buradayım. Savaşı bırakma niyetinde değilim.”

Hiç yorum yok: